Genelde teknolojik değişimin, özelde ise yaşadığımız çağda yüksek teknolojili iletişim araçlarını, bilgisayarları ve internet uygulamalarını içeren bilişim teknolojilerinin toplumsal ve zihinsel gerçekliği algılayışımızda köklü bir değişim yarattığına kuşku yoktur. Askeri ve savunma sanayi alanlarında başlayan, sonrasında finans dünyasına yayılan, son yirmi yıldan itibaren de sosyal hizmetlerde kullanılmaya başlayan bilişim teknolojisi uygulamaları, mikro düzeyde profesyonele, makro düzeyde kuruma ve/veya örgüte önemli yenilikler vaat etmektedir.
Her teknolojik yenilik ona uyum sağlayanların sayısını hızla artırsa da değişimin yarattığı etkilere eleştirel bakanlar da her zaman vardır. Bunlar arasında dikkat çekici bir kişi Psikanalizin kurucusu ve modern psikiyatride bir nirengi noktası sayılan Sigmund Freud’dur. Freud ilk kez 1921’de yayınlanan “Medeniyet ve Hoşnutsuzlukları” adlı eserinde şöyle yazar (1961):
“Bir insan şunu sorabilir. Benden yüzlerce kilometre uzakta yaşayan çocuğumun sesini duymam ya da mümkün olan en kısa zamanda arkadaşımın uzun ve zor yolculuğunu kazasız belasız atlattığını öğrenmem, memnuniyetimin ve mutluluğumun artmasına vesile değil mi? Öte yandan, eğer uzak mesafeleri fethetmek için demiryolları olmasaydı, çocuğum doğduğu kasabayı hiçbir zaman terk etmeyecekti ve çocuğumun sesini duymak için telefona ihtiyaç duymayacaktım. Eğer okyanuslar gemiyle aşılıyor olmasaydı arkadaşım bu yolculuğa çıkmayacak ve ben endişemi gidermek için telgrafa ihtiyaç duymayacaktım.”
Şaşırtıcı biçimde, Freud’un bu açıklamalarla, teknolojik değişime oldukça kötümser bir bakış sergilediği ortadadır. Fakat bu bakış bize en azından, içinde yaşadığımız bilgi çağında teknolojinin toplumsal etkilerine eleştirel bir bilinçle bakmamız gerektiğini hatırlatmaktadır...
Atıf için (APA 5): Tuncay, T. (2010) “E-sosyal Hizmetler: İnsani Hizmetlerde Bilişim Teknolojisi Uygulamaları”, İzmir 3. İleri Yaş Sempozyumu, 23-24 Mart 2009, İzmir
Makalenin tam metni için lütfen buraya tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder