Geride bıraktığımız yüzyılın özellikle ikinci yarısından günümüze değin, hakkında en çok sözün edildiği, bireyden topluma, kültürden siyasete, yerel ölçekten, ulusal ve uluslar üstü ölçeğe uzanan düzlemde toplumsal hayatın birçok alanına nüfuz etmiş bir temel anlayış ve yaşamsal tercihlerdeki bakış açısı olan insan hakları bugün eriştiği aşamada insan uygarlığının en iddialı söylemi olarak görünmektedir. Fakat söylemden eyleme dönüşme sancılarının değişmezliği bu temel kavramın esas tanımlayıcılarından olmuştur.
Bu makalede, toplumsal siyasetin etkili ve örtbas edici bir enstrümanına dönüşme tehdidi ile sürekli yüzleşen bu elzem idealin hayata geçirilmesi noktasında sosyal hizmet uygulamasının ne gibi potansiyeller taşıdığı ele alınmaktadır.
Yirminci Yüzyılın İdeolojisi: İnsan Hakları
Yirminci yüzyıl paradoksal bir biçimde hem insanlık tarihinin en büyük trajedilerine tanıklık etmiş, hem de bir birey olarak insanın haklar anlamında en büyük kazanımları elde ettiği bir dönem olmuştur. Bu yüzyılda, insan hakları düşüncesi, temel birtakım hakların kazanımından öteye geçerek, bir haklar ideolojisine dönüşmüştür. Bu süreci hazırlayan en önemli gelişme ise Batının gerçekleştirdiği “Aydınlanma Devrimi”dir. Bu dönemde yeni bir evren ve yeni bir insan anlayışı ortaya konmuştur.
Atıf için (APA 5): Tuncay, T. ve Akbaş, E. (2008). “İnsan Hakları Düşüncesi ve Sosyal Hizmet Uygulamaları”, Sosyal Hizmet, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Yayını, Ocak, Ankara, s.44-48.
Makalenin tam metni için lütfen buraya tıklayınız.
Makalenin tam metni için lütfen buraya tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder